Fransız Sosyolog Delorca İle Abhazya Üzerine Söyleşi
Fransız Sosyolog Delorca İle Abhazya Üzerine Söyleşi
29 Mayıs 2014Röp. Anıt Baba
Frederic Delorca
Kosova Savaşı’ndan itibaren NATO’nun hegemonyasına karşı çıktım ve eski SSCB’deki “donmuş” olanlar da dahil, dünyadaki çeşitli ihtilaflarla ilgili dezenformasyonla mücadele etmek istedim. (Moldova’dan ayrılan ve bağımsızlık ilan eden) Transdinyester’e 2007’de ve 2009’da da -Polonyalı arkadaşlar bana Abhazya’nın Rusya tarafından tanınmasından sonraki ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bağımsız gözlemci heyetinde yer almamı teklif ettiğinde- hemen kabul edip Abhazya’ya gittim.
-Neden batılı ülkeler ve özelde de Fransa bağımsız Abhazya gerçeğini ısrarla görmezden gelip reddediyor?
Başlıca neden şudur ki, batılı güçler İkinci Dünya Savaşı’ndan miras kalan sınırları tartışmaya açma fikrine her zaman tereddütlü yaklaşmıştır. (Batı) Yugoslavya’nın ve SSCB’nin parçalanmasıyla birlikte federasyona dahil devletlerin sınırlarını, federal devlet sınırları baz alınarak bölme fikrini kabul etmiş ama ötesine geçmeyi kabul etmemiştir. Kuşkusuz Batı’nın bir istisna olarak kabul etmek istediği (ama bunun hiçbir mantığı yoktur) Kosova meselesinde tam bir çelişki söz konusudur. Belki İskoçya’nın bağımsızlığı mantaliteleri değiştirecektir. Ama Avrupalılar, kıtanın batısı için kabul ettiklerini Karadeniz kıyısındaki ülkeler için kabul etmeye hazır değildir. Yine çifte standart. Ayrıca Kırım’ın Rusya’ya katılması kaygı yaratmıştır. (Fransa’da) hükümet çevreleri (Kırım’daki gelişmelerden ötürü) rahatsızdır ve yeni ortaya çıkan realitelerden bir şeyler öğrenmeye ise kapalı olmayı sürdürmektedir.
-Avrupa’nın kendisini tanımasını sağlamak için Abhaz diplomasisinin yapabileceği bir şey var mıdır yoksa bu öngörülebilir bir gelecek için imkansız mıdır?
Avrupa Konseyi ya da Avrupa Parlamentosu gibi çeşitli kuruluşlar nezdinde lobi çalışması yürütmek her zaman faydalıdır. Keza medyada da benzer bir çalışma yapmak gerekir. Bilgilendirici bir halkla ilişkiler çalışması yapmak, Abhazya’nın Stalin tarafından Gürcistan’a zorla bağlandığını açıklamak, 19. yüzyıldaki sürgünü, 1992-93’deki savaşa kadar Abhaz halkının geçtiği sınavları anlatmak, bugünkü Abhazya’nın çok etnikli yanına, demokratikleşme yönündeki çabalarına, ambargolara direnme kararlılığına vurgu yapmak, hasımlarının sürekli dile getirdiği tehlikeli ülke, mafya ülkesi, Rus militarizminin üssü şeklindeki klişeleri kırmak gerekir.
-Abhazya’nın Avrupa Halkları ve Avrupa sivil toplumu ile doğrudan iletişimini mümkün kılacak alternatif yollar neler olabilir?
Batı Avrupalıların (özellikle de Fransızların) iki büyük kusuru var: sınırlarının ötesinde olup bitenle pek ilgilenmiyorlar. Avrupalıların çok büyük bir kesimi Abhazya’nın varlığından bile haberdar değil ve yaklaşımlarını medya, yani aslında on kadar meslektaşının söylediklerini tekrarlayan birkaç gazeteci şekillendiriyor (mesela Fransa’da dış politika konusunda en etkili olanlar AFP, le Monde ve Radio France internationale’dir). Dezenformasyon duvarını aşmak için “resmi hakikatlerden” kuşkulanmak için çeşitli nedenleri olanların ortamlarına yönelmek gerekir. Örneğin (Avrupa Birliği’ne karşı) ulusal bağımsızlıkçı çevreler, solun solu, ekolojistler, bölgeselci partiler (ben de Abhazya’ya yanımda Oksitanya milliyetçisi bir seçilmiş siyasetçiyi götürmeyi denedim). Bu toplumsal gruplar Abhazya’nın bakış açısıyla ilgilenebilir. Belediyelerle, özerk bölgelerle ya da politik renkleri ne olursa olsun derneklerle kültürel bir işbirliği geliştirilebilir. Kafkasya Fransa’da çok az biliniyor. Örneğin doğduğum bölgeden seçilen bir kişinin başkanlığındaki l’Association des Populations des Montagnes du Monde’un (Dünya Dağlı Haklar Birliği) Abhazya ile yararlı bir şekilde işbirliği yapabileceğine eminim.
-Sizce “Ukrayna Krizi” Abhazya’yı ne şekilde etkileyecektir?
Bu kriz temelde Doğu-Batı ilişkilerini sıkıntıya sokuyor. Bu da, Batı’da zaten mevcut olan Abhazya’yı izole etme eğiliminin daha da güçlenmesine yol açacaktır. Kuşkusuz en kötüsü, bu soğuk savaş mantığının Gürcistan’ın NATO’ya girmesiyle sonuçlanması olur. Genel olarak Ukrayna’daki durumun hem ülkenin Rusça konuşan kesiminin hem de genel olarak doğu kesiminin çıkarlarını muhafaza eden ve Karadeniz havzasının tamamının militarizasyonu ile istikrarsızlaşması gidişatına son veren “makul” bir çözüm çerçevesinde istikrara kavuşmasını dilemek gerekir. Bu kuşkusuz her iki taraftaki milislerin de (Sağ kanattakilerin ve ülkenin batısındaki mevcut olası paralı askerlerin yanı sıra Doğu’daki Rusça konuşan öz savunmacı gruplarındakilerin) silahsızlanmasını gerektirir. Dileyelim ki realizm bu noktada her iki tarafta da egemen olsun.
Sanıyorum ki Abhaz yöneticiler hem Rusya ile işbirliğinin kısa vadede ülkenin güvenliğini artırmanın ve Gürcistan ile yeni bir savaşı önlemenin en iyi yolu olduğunu, hem de bu işbirliğinin daha uzun vadede Rusya (Dünya sistemi için) aşırı “uyumsuz” olmayı sürdürürse uluslararası ilişkilerde bu ülkenin yazgısına fazlasıyla bağımlı olma riskini doğurduğunu anladılar. Abhazya’nın Türkiye, İran, Arap dünyası ile de ilişkiler geliştirmeye olan ilgisi buradan kaynaklanıyor. Ama bu ülkeler Abhazya Cumhuriyeti’ni tanımaktan korkuyorsa bu ülkelerle nasıl temas kurulacak ve bir rekabet meselesi haline gelmeden, hatta iç problemlerinin bir kısmını ithal etmeden bu ülkelerle nasıl temas sağlanacak? Bunun (Abhazya’nın çözmesi gereken) oldukça karmaşık bir sorun olduğunu düşünüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder